Bir cumhuriyet bayramı daha
geçti. Hepsinden daha olaylı yine de gayet renkli ve coşkulu olarak.
Organizasyon zayıf olsa da, katılım yüksekti ve şunu fark ettik ki yaşlı
amcalar, teyzeler kesinlikle bizden daha coşkulu, daha enerjik! Onların
cumhuriyete bağlılığı çok daha saf, daha temiz ve kirletilmemiş sanki. Bizse
daha bilinçsiz ya da yanlış taraflarca doldurulmuş gibiyiz.
Yine de çoluk, çocuk, genci,
yaşlısı hiçbir şey dinlemeden orada toplanmışlardı ya, çok güzel bir
görüntüydü. Hele yürümekte zorlanan kişilerin, tanıdıklarının koluna girerek
yine de o yürüyüş alanında bizlere katılması beni ve arkadaşlarımı çok
duygulandırdı.
Ve ben karar verdim yıl 2012’de
orda olduysam, 2013'te de orda olacağım, 2023’te de.
Eskiden böyle şarkılara hemen ulaşamazdık. Radyodan kasete kaydetme olayı
vardı mesela. Ya başını kaçırmış olurdun ya da Dj tam şarkının sonunda salak
salak konuşur, şarkıyı mahvederdi. Ben altta koyduğum ve tesadüfen bugün
hatırladığım bu şarkıyı da mesela yarısından çekmiştim. Birden bir duygulandım
aptal aptal. Ne kadar çok dinliyordum nasıl unutmuşum öyle. Artık yarım kalan
şarkılar yok, istediğimizde hemen her şakıyı “bütünüyle" dinleyebiliyoruz ama
işte böyle anılar olmuyor.
Ben yarısından da olsa dinliyordum bu şarkıyı, o kadar yarım dinlemişim ki klibini baştan sona dinlediğimde başını hiç bilmediğimi fark etmiştim. Sonra yıllar geçti, çok tatlı bir sahnede beynimin içinde kıvılcımlar çaktı.
Daha önceki yazılarımda
belirtmiştimişte burada, gezen ve çılgın şeyler yapan bir insan olduğum dönemler de oldu.
O nedenle ben ve tüm bu yaptıklarımdan haberdar olan iş arkadaşım Özlem’imle
beraber Felix’in bu dünyadan atlayış mevzuunu gayet serinkanlılıkla karşıladık.
Özlem: Yahu ne abartıldı
sen de atlarsın bence, yani korkusu olmayan herkes atlar, zaten gerekli
teçhizat var.
Gamze: Ama öyle deme düşüş
için öncesinde baya bir eğitimi, pratiği vardır. Uzun süre ders falan almıştır.
Özlem: Aman ne var ki bi’
hafta olsun olsun bi’ eğitim verilir nedir yani? Atlarsın sen bence, hem daha
önce yapmadın mı?
Gamze: Yok yaptım da yani
hoca vardı arkamda o düşüş esnası zor yani.
Özlem: Aman düşüşte bir şey
yok, bir iki saatlik eğitimle yaparsın sen.
Gamze: Yani aslında evet
normal uçaktan atlayanlara bir hafta eğitim veriyorlar altı üstü yapılabilir,
sonuçta kıyafet, teçhizat ona göre.
Özlem: He yaa yaparsın,
orda adamın kıyafeti şeysi hep var ;)
Gamze: Yani…
Özlem: Sen de öyle
kıyafet, öyle bir ekipmanla kesin yaparsın
Gamze: Evet evet yaparım…
Nasıl bir gazsa artık,
sanki uludağ gazoz gelmiş ve aramızda şöyle bir konuşma geçmiş:
“Gamze Hanım, yaptığımız araştırmalar sonucu,
bizim sponsorluğumuzda stratosferden atlamanıza karar kılındı. Yarın sabah
ezanını takiben roketimiz fırlatılacak siz de atlayışınızı Allah’ın da izniyle
başarıyla tamamlayacaksınız”
Bende
biraz ıkındıktan sonra belirli bir ücret karşılığında kabul etmişim.
“He
bu arada roketimde Lays yoğurtlu ve Eti portakallı bitter çikolata istiyorum,
ne yaparsınız sporcu kaprisi”
İnsan deli çağındayken You Oughta
Know'daki gibi sözlere sahip bir şarkı duyduktan sonra kaseti temin edip, hemen her
şarkıda “oha oha” diyebiliyorsa o albüm iyi, o sanatçı da sanatçıdır. O nedenledir ki Alanis
Morisette’in yeni albümü çıkmış dendiğinde de ben böyle bir heyecanlandım
albümdeki şarkıları tek tek dinlerken sabırsızlandım falan. Havoc And Bright Lights
albümünü dinlerken, susuzluktan ve sıcaktan ölürken boğazıma kola doldurmuş bir
insan kadar ferahladım. Bir kere albüm inanılmaz enerjik olmuş.
Albüm klibi çekilen Guardin’la
başlıyor. Guardian, gayet naif sözlere sahip olsa da temposu çok kuvvetli bir
şarkı. Sonrasında Woman Down geliyor. Ben bayılıyorum böyle anlamlı şarkılara. Konser
esnasında şarkıya eşlik ederken zıp zıp zıplamak eminim çok eğlenceli
olacaktır. Albümde benim bir sevdiğim şarkı da Numb. Asi yapıncak sözleri ve
tabi ki keman kullanılmış olması etkileyicilik unsurunu ikiye katlıyor.
Celebritiy müzik altyapısı çok hoş ama bize hitap etmiyor sanki pek. Biz ünlü
değiliz ki ühüühü bi kuru maaşa çalışıyoruz be abla :/ Bişey yapmıyoz yani ünlü
olmak için. Ondan sonra sırasıyla sevdiğim
şarkılar ‘til you, Lens, Havoc, Empany olarak ilerliyor.
Bence kesin hemen dinleyin,
evlenmiş, anne olmuş, yumuşamış diyenlere aldanmayın. Alanis hep Alanis ya
canım o benim. Alanis’in bundan sonra yapabileceği tek hata o upuzun saçlarını
kestirmek olacaktır. Bence…
Ahanda şarkı
Bir yeni albüm bıdık bıdık
şarkılar yapan ülkemize gelmiş, benim de yeterlilik yüzünden bir güzel
kaçırdığım Two Door Cinema Club’ın Beacon albümü. Bunlar da tutmuşlar ilk
şarkıyı Sleep Alone’a çekmişler. Albüm genel olarak bu şarkı gibi kıpır kıpır.
Belki bir önceki albümden biraz daha durgun olduğunu söyleyebiliriz ama bunun
kötü olduğunu söyleyemeyiz. Albümdeki çoğu şarkıyı çok sevdim, hepsini
defalarca sıkılmadan dinleyebiliyorsunuz. Ama benim için Sleep Alone bunlardan
biri değil.
Kendi tavsiyelerim; en önce
paylaştığım Next Year, Sun, Handshake, Pyramid ve The World Is Watching. Yani
her şarkıyı en az 2 kere dinleyip bir sonrakine geçiyorsunuz. Bende öyle oldu.
Bu da dediğim şarkısı
En son albümümüz Grizzly Bear’ın
Shields albümü. Benim durgunluğundan
ötürü önce ısınamadığım bir albüm oldu Shields. İlk dinleyişimde dikkatimi
çeken şarkılar, kesinlikle Sleeping Ute –çok başarılı bence- ve A Simple
Answer’dı. Albümde en beğendiklerim hala bu şarkılar gözümde, pek bir şey
değişmedi yani. İlk dinlenim önemli :)Yet
Again’in klibiyle birlikte izleyince bende büyüsü bozuldu, sanki alakasız bir
klip mi olmuş ne? Ben pek beğenmedim. Şarkıysa gayet güzel aslında…
Albümdeki favorim en sonda pıt
diye çıkıveren Sun in Your Eyes. Hatta bu şarkıyı albümde en beğendiğim olarak
değil baya baya beğendiğim şarkılar arasına koyup, şarkıyı da sizinle
paylaşıyorum. İyi dinlemeler…
Hiç ses soluk çıkmıyor kendi
kendime mi konuşuyorum acaba diyorum? Acaba??!!
Geçen gün n’oldu Figli Di
Madre İgnota adlı bir grubun konserine gittik Bronxda. Gerçi grubun sadece
Theme for Paradise adlı şarkısını biliyordum ama “olsundu”. Konser eğlenceli
olacaktı. Çünkü böyle kıprık kıprık Balkan Stayla müzik yapan bir gruptu. Hatta
bi ara “oturmaya mı geldik bea” tarzı, Türk düğün müzikleri çaldılar çok
eğlendik. Omuzlar attık, roman yaptık. Zaten geçen aylarda paso düğün
gezdiğimden idmanlıydım. Bir de bildiğim tek şarkıyı bis yaptılar tam şön oldu.
Bu arada “olsundu”“olmak” fiilinin ne itici bir çekimidir öyle.
Zaten sadece kitaplarda rastlarız ve ben her okuyuşumda tiksinirim. Olsundu ne
be?!
Ayrıca arkadaşlarınız
sevdikleri şarkının gazına kapılıp tango hareketleri yapmaya çalışınca lütfen
dalga geçmeyin, insanın hevesi kırılıyor :/
Geçelim.
Bu hafta bir de İstanbul
Üniversitesi’nin Bidolufest etkinliği kapsamında Duman konserine gittik. Bizden
geçmiş anacıım öyle çoluk çocuk içinde ıkış tıkış konsere gitmeler etmeler.
Yahu bizim zamanımızda da bahar şenlikleri oluyordu, Şebnem Ferahlar geliyordu
gayet gidip önlerden ya da arkalar bile olsa rahaaatçana izliyoduk. Bu ne
kalabalıktır, 5-6 senede bu kadar mı ürenir? Ürenir dedim, çok üremişiz yani.
Duman gayet başarılıydı gibi klasik,
“konser izlenimi anlatan blue Jean yazarı” cümleleri kurmayacağım. Ben çok
seviyorum Duman’ı hacı. Öyle böyle değil seviyorum. Çok da güzeldi, “Dön ne
olur” bile güzeldi. Gönül coverını zaten günde 15 kere dinliyorum, konserde
canlı canlı da izledim. Çok seviyorum yahu. Mesela başka sanatçıların
şarkılarını dinliyorum bazen diyorum “bu şarkıyı keşke Kaan da söylese Batuhan
sololasa.” Neyse ergen hayallerimi burada an itibariyle bırakıp başka konulara
geçiyorum.
Hani dedim ya çok düğün oldu,
işte o düğünün sahibi arkadaşıma ev gezmesine gittim. Sevgili arkadaşımla
beraber fotoğrafta gördüğünüz fajitamsıyı yaptık ama çok leziz oldu. Aslında
asıl anlatmak istediğim düğün cdsi. Düğünün ilk anlarına yetişemediğimden,cdnin açılmasını bir çocuk heyecanıyla
bekledim. Bir 5 yıl önce “gamze yakında düğün videolarını neşeyle izleyeceksin”
deseler, gerçekten gülerdim. Ama geçen gün yaşadığım heyecanı görseniz,
sanırsınız Star Wars yeniden çekilmiş, “Avengers 2” galası beş dakka sonra
başlayacak, öyle bir heyecan bende… Neyse meğerse asıl olay düğünün başlarında
nikahtaymış ben kaçırmışım. Hiçbir masraftan kaçınmayan, yaratıcılıklarını
zorlayan, düşünmekten korkamayan düğün organizatörleri, nikahta evet-evet
tasdiğinin gerçekleştiği anı çok sıkıcı bulmuş olacaklar ki arkadaşım masada “evet”
dediği anda arkadan Ebru Gündeş’in “evet, istiyorum evet” şarkısını çalıp, bu
eveti bir de tasdik ettirmişler. Şakacılar işte. Hani düğünde gerçekleşen
aksilikleri önlemek için bir liste hazırlarsam listeme “evet dedikten sonra bir
şey çalmayın rica edicem” ibaresini koydurmayı düşünüyordum ki, iş arkadaşımla
bunun abartısını konuşa konuşa çok da kötü değilmiş beee moduna geldik. Çünkü
bu yaratıcılıkla beraber bizim de ufkumuz açıldı. Acaba şunu yaptıktan sonra
arkaya şu şarkıyı mı koysak, şundan sonra şu şarkı birden çalmaya mı başlasa?
Aslına evet dedikten sonra şu şarkı daha iyi giderdi gibi düşüncelerle fikre
gülmeyi unutup daha da geliştirdik… Sonuçta ne kadar aksilik olursa olsun,
kavga-dargınlık olmadığı sürece, düğünler çok güzel şeyler arkadaşlar…
Gözlüyorum ben bu blogları temalı
bir ödülüm var. Sevgili Hobi Defterim bu ödülü bana vermiş. Ödülün manası çok izlenmeyen,
daha doğrusu fark edilmemiş blogları, blog cemaatinde gün ışığına çıkarmak. Kaç
aydır yazıyorum blog halaa popüler olamadım, bu da ayrı konu.
Ama yine de çok isabetli ve
sevindiğim bir ödül oldu çünkü çok sevdiğim arkadaşlarım, binbir zahmetle
yazdıkları blogları izleyicisiz, okuyucusuz kalmıştı. Ben okurken cidden
eğleniyorum siz de okurken eğleneceksiniz, buna emin olduğum blogları huzurunuzda paylaşıyorum
Sevgili arkadaşım teoride benim
gibi işli, güçlü olduğu halde pratikte işsiz olanlardan. Zaten isminden belli…
Biz kendimize “iş hanımı” diyoruz. Bu aralar hayatında çok hayırlı gelişmeler
oldu. Bu hayırlı gelişmelerle birlikte “brand new life” ına alışırken neler
yaşayacak ben de merak ediyorum. Biz grupça merak ediyoruz. Bu nedenle Pazar
onlara gideceğiz zaten. Ama siz gidemeyeceksiniz bu nedenle okuyun bloğunu : P
Ben bu bloğu fazla
anlatmayacağım, çünkü bugün kendisine gidecek olmama rağmen harici hard diskimi
yine gene evde bıraktığımdan moralim bozuk. Oysaki müzik arşivini silip
süpürmek istiyordum, of ya : (
Neyse yani bir bakın içi dopdolu yazıyor, kafalı
arkadaşım benim yaa.
Zihin tavsiye edilmiş zaten, ben
yine de diyorum okuyun bu bloğu yahu. Zihin sayesinde konserlere daha bir hisli
gider oldum : )
Bundan başka bu aralar yazmayan ya da yazamayan Uzay Boşluğu ve Realist Gurme ye de bir göz gezdirin derim, bana verilen 5 "gün ışığına çıkmaya değer blogu" tanıtır, aradan çekilim ben; )
Böyle uzun aralar
bırakıyoruz ya, hiç hoş değil biliyorum.
Hepimizin
eline tarağı alıp, ayna karşısında şarkı söylemişliği vardır ya? Benim yok,
çünkü deodorant şişeleri bu konuda çok daha kullanışlılar.
Geçelim.
Yıllarca
izlerken oha dediğimiz sahne performansları oldu, şimdi tuttu biricik blog
arkadaşım Zihin bana “bunları yaz, sana bu mimi paslıyorum” dedi ama o da ne? Aklım
bomboş!
Yani bu mimi
uzattıysam da aklıma gelir de, yuh bunu nasıl unuttum demeyeyim diye uzattım
yanlış anlaşılmasın. Şimdi mimin cevapları…
Sesinizin çok güzel olduğunu farz edin ve ideal sahne
performansınızı tarif edin. (Hangi şarkıyı söylerdiniz, nasıl giyinirdiniz,
size kimler ya da hangi aksesuarlar eşlik ederdi?)
Şimdiii,
benim sahne performansı dediğimde –kaldı ki kadın olarak tabi ki- aklıma Madonna’dan
başkası gelmiyor yahu. Şimdi sesi de çok bir diva sayılmasa da ben performans
olarak bunu tercih ettim. Şova gel…
Bir de madem
ses demişiz, ses efenim. Ses+görüntü bence…
Özel bir gününüzde bir koro ya da özel bir kişi sizin
için sürpriz bir parça hazırlamış. Parçanın özelliği sizi tarif etmesi, hangi
parça olurdu bu?
Ben biraz uzaklaşmak, sakin bir yaşam istiyorum sanırım. Çok sıkıldım da : (
ya asıl bu şarkıyı unutmuşum yazıya bir edit çekip bunu ekliyorum. Yıllarca telefon melodimdi kendisi. Hadi çekip gidelim, yollara düşelim olur mu???
İçinizde kalmış, söylenmemiş bir takım şeyler var. Uygun
şartların bir araya geldiğini hayal edin. O kişiye (yarım kalmış bir aşk,
kırgın olduğunu bir dost vs.) duygularınızı anlatabileceğiniz bir fırsatınız
var. Ona hangi şarkıyla duygularınızı anlatırdınız?
İnsan
içinden çok şey geçiriyor be blog, az duygusalsak bu söylenebilir:
ya da bu; ikisi de birbirinden güzel bir "one" parçası. Hangisini daha çok sevdiğimi bilemiyorum, hepsinin sözleri o kadar güzel ki. Hele Alanis bu şarkıda söz açısından kendini aşmış, "always looked good on paper sounded good in theory" diye bitirişi. Canım yaa... U2 nun sözlerine hiç girmiyorum, "Did I ask too much? more than a lot? you gave me nothing, now it's all I got we're one but we're not the same well we hurt each other then we do it again
You say: Love is a temple love a higher law you ask me to enter but then you make me crawl I can't be holding on to what you got when all you got is hurt" diye söz mu olur yaa, ay nasıl duygulandım şimdi, yazmıyım dedim ama bu kısmı özellikle kendimizden geçerek söyleyebiliriz...
Sizi şu an okuyanlara göndermek istediğiniz parça?
Bugünle ilgili olduğu için bu olsun ;) "Today the greatest day that we have ever known" olsun ; )
Şimdi gelelim ben bu mimi paslıyorum efendim. Paslarken de sorulara çok güzel, değişik yanıtlar vereceğine emin olduğum bir arkadaşıma İkarus'un beyni ne paslıyorum, bakalım cevaplar nasıl olacak?
Son zamanlarda, bir beş yıl falan olabilir bu, müzikle ilgili profesyonel dinleyicilik yetimi kaybettim. Oysaki eskiden böyle miydim ben?! Neler oldu bana, iş hayatı insanı mahvediyor.
Peki bu aralar neler dinledik yeni neler çıkmış çıkan albümler nasılmış buna bakalım.
Sanki öğrenemezmişsiniz gibi ben yazdım neler dinledim bu hafta yeni diye. Tabi kendi zevkim doğrultusunda… Muse’un The 2nd Law albümü çıkmış mesela. Ben Muse’u oldum olası enerjik bulurum ve bana gaz verir açıkçası. Bu nedenle ne olursa olsun beğeneceğimden emin dinledim albümü. İlk klibi çekilen şarkı Madness’ı dinlediğimde zaten yanılmayacağımı anladım.
Albüm Supremacy ile oldukça hareketli şekilde başlıyor, 2. Parça Madness biraz yavaşlatıyor bizi. Panic Station için Another Bites The Dutes benzeri denmiş ama ben “When its came to sacrifice imagination” daki melodiyi “And hope that this is just imagination" deyip akabinde Thriller diye bağıracakmış gibi dinliyorum sürekli aklım ona gidip duruyor. Şarkılar üzerinde uzun durmayacağım, albümün biraz da sosyal yönü var bunu albüm trailerı olup dupstep izleri taşıyan “Unsustainable”da görüyoruz, bir de “öküzüz bildiğin” temalı Animals şarkısı bu manada yapılmış.
Ancak Muse bence politik olayım derken işin melodik yönünü atlamıyor ben en çok da bunu seviyorum. Yine de Follow Me şarkısındaki gibi bana güven, ben seni koruyacağım, sana zarar veremeyecekler tarzı cümleler bana çok old fashioned geliyor, sevemiyorum. Albümün bence zayıf parçası bu bence.
Benim albümde en sevdiğim albüm trailerı Unsustainable ı da bir dinleyelim.
Calexico’yu bilen eden var mı bu benim albümlerini ilk dinleyişim. Algiers albümünden “Para” şarkısını dinleyerek başladım. Böyle duygusal, melankolik, iç karartıcı ne güzel helehöy derken baktım grup gayet latin tarzı şarkılar da yapmakta. Aaa ne alaka di mi, varmış demek böyle gruplar da. Epicle duygusal bir açılış yapıyor, Splitter ile hızlanıyor. Albüme adını veren Algiers’e kadar gayet normal bir İngiliz indie grubu gibi aslında. O nedenle ben Puerto, No te Vayas tarzı şarkılarını daha çok sevdim ve bir adedini dinlemek üzere paylaşıyorum.
The XX “Coexist” bu hafta dinlediğim son yabancı yeni albüm. Millet bu gruba ölüp bitiyor bense biraz enerjisiz buluyorum. Yani hani Massive Attack’ın enerjisinin elektrik süpürgesiyle çekilmiş hali gibi. Bu tarz grupları açıyorum işte dinliyorum mesela, işe dalıyorum ve şarkı geçişlerini fark edemiyorum. Sanki hepsi aynı şarkı gibi… Ancak 3-4 dinleyişten sonra şarkılar arasındaki farkı ya evet şu daha iyi diyebiliyorsunuz. Kötü bir müzik dinleyicisi miyim acaba?
Ben albümde en çok paylaşacağım şarkı dışında Chained, Try ve epey karanlık bulduğum Missing’i sevdim.
Paylaşacağım şarkı albümün çıkışından önce yayınlanan Sunset parçası. Sözleri de hoş, “i always thought it was sad the way we act like strangers after all that we had we act like we had never met” diyor mesela… Gerçek hayatta oluyor böyle şeyler ya ben üzülüyorum, keşke olmasa…