31.01.2016

Süreçten Zevk Alma

Hayatımızda hepimizin geçinmek için yaptığı ve en iyi olduğu işler var. Kimimiz bankacı, kimimiz doktor, eczacı, pazarlamacı, satın almacı, kimileri benim gibi mali müşavir... Çoğumuz bunları geçinmek için kendi karakterimize ve yeteneklerimize uygun olarak seçtik ve bu konuda ilerledik, çoğumuz da bu alanlarda “iyi” olduk.

Mesleklerimiz bize kısmen yetiyordur evet ancak hayat  bunlarla sınırlı değil. Nedense toplum dediğimiz ortamda bunların dışında bir alana yöneldiğinizde gelen baskı hiç de yadsınacak boyutta değil ve çoğumuz da başka alana yönlendiğimiz zaman büyük bir “cıs” mekanizmasıyla karşılaşmak durumunda kalıyoruz. “Ne yapacaksın ki, ne olacak ki, karşılaşacağın zorlukları düşündün mü? Bu yaşta mı?!” toplum dediğimiz uzak ve yabancı sosyolojik varlık birden en yakın arkadaş çevremiz oluveriyor. Bunları aranızda dönem farkı bulunan anne babanızdan ziyade arkadaş çevrenizden duyuyorsunuz. İşte bu durumda bir kırılma meydana geliyor ve şimdi kendi egonuzla zaten savaş verirken, onu güçsüz duruma düşürmüşken, arkadaşlarınızdan gelen bu yorumlar bilinçaltındaki bu olumsuzlukları haklı çıkartıyor.

Ne yapmalı ki? tavsiyesi

Bu durumda kendime bulduğum en önemli ve yegane çözüm “süreçten zevk alma” mottosu oldu. Artık yogaya, pilatese bir spora, müzik aletine yeniden başlarken, daha başında sorduğumuz “pek sonunda ne olacak” sorusunu kendimize sormuyoruz. Çünkü başarmamız gereken onlarca aşamanın her biri kendimizi tanımamıza ve bir şeyler öğrenmemize yardımcı olan bir zaman yolculuğu.

Hiçbir aktiviteye başladığınız günle 10 gün ya da bir ay sonraki halimiz aynı olmaz. Hem de az biraz azim etseniz, en fazla haftada 2 gün vakit ayırabilseniz bile! Gitara başlarken farklı akorları çalabilir ya da akorlar arası geçişlerde hızlanırsınız, mekik çekiyorsanız ilk gün 20 mekikten 40 50lere çıkarsınız, streching yapıyorsanız esneme alanınız genişler. Bu hep böyledir. Sonuca gelene kadar minik gelişmeler vardır ve minik gelişme dediğiniz şeyler 2-3 ayın sonunda büyük gelişmeler olur. Özellikle sporda zayıflamayı ya da fitleşmeyi değil de kendimizi bir tık daha ileriye götürmeyi hedeflersek, sürekli tartıya çıkıp kilo kontrolü, kıyafet kontrolü yapıp kendimizi germezsek yine dediğim gibi 1-2 aylık bir zamanın sonunda ne kadar değiştiğimizi fark edeceğiz hem de “zayıflayamadım, hiç değişiklik yok, hala aynıyım, işe yaramıyor!” gibi büyük bir stresi ve olumsuzluğu yaşamadan. Sadece kendimizi bir tık ileriye götürmeyi hedefleyerek!

Süreçten zevk almaya çalışırken, yaptığınız işe odaklanmanız ve en azından bir grupla çalışmalara katılmanız da önemli tabi. İnsan sosyal bir varlık ve kendini bir grubun parçası hissettiğinde daha da motive oluyor bu bir gerçek. Grupla çalışırken o minik adımların değerini daha iyi anlıyor ve sonucun gerginliğini daha az yaşıyoruz.

Hayat bir süreç ve hobilerimizin, çabalarımızın, mesleki eğitimlerimizin sonucunun ne olduğu aslında sandığımız kadar elzem değil. Çünkü aslında o sonuca giderken değişiyoruz. Anlam o yolda. Sonuca vardığımızdaysa gelişim sonlanıyor yani sanıldığı kadar eğlenceli olmuyor. Eğer süreç, hırsla, mutsuzlukla geçiyorsa sonucun da anlamı olmuyor.

Unutmayın ki bedeniniz siz onu geliştirin diye bekliyor, sonuca ulaştırın diye değil.


Ne demiş Michelangelo “I am still learning” . 

29.01.2016

ocak ayı felaketleri akrobasi ve yoga

t


Tabi ki benim de ocak ayından güzel beklentilerim vardı, bunların başında da sağlık ve huzur falan geliyordu, ta ki kronik gribe yakalanana kadar.
2016 yılına çok şekil, afili bir griple giriş yaptım, bu giriş öylesine hızlı, öylesine sükseliydi ki bir ay boyunca beni bırakmadı. Oysa ki akrobasiye kayıt yaptırmış, kabile dans adlı bir atölyede çok eğlenceli bir şekilde devam ediyordum.

Yani yetenekli olduğum da söylenemez ancak  8 kişilik ekipten geriye kalan 5 kişiden biri olmam, yıllarca güçsüz kollarımdan çekmiş biri olarak tam güvenimi kazanmama yarıyordu ki işte maalesef grip yüzünden yattım. Hatta ilk bir kaç hafta gribin beni etkilemesine aldırmadan gittim ama sonuç “daha fazla ve yoğun grip” oldu. Bu yüzden çok fazla devam edemedim.

atölyeden bir kare


Öğrenilenler: akrobasi gerçekten görüldüğü kadar zormuş, insanın kendini kaldırabilmesi o kadar da kolay değilmiş. Bedeni gerçekten güçlendirebilmek için pilates ve yoga haricinde fitness, ağırlık, koşu ve bunlara bağlı kondüsyon arttırıcı çalışmalar da gerekiyormuş. Dumblelarla aramız, kötü olmamalıymış. Emin olun her yeni çalışma bedeniniz hakkındaki farkındalığınızı arttırıyor bu nedenle tek çalışma alanına bağlı kalmamanızı şiddetle öneriyorum naçizane.

Ocak ayının bir güzelliği de annemin geri geri gelen bir aracın kurbanı olup bacağını kırması oldu. Babamın son derece metanetli! konuşması sayesinde annemin çok ciddi bir durumda olduğunu düşünüp, hafif sol kol uyuşması ve bir kalp krizi eşiğinden dönüp hastaneye varmam sonucu annemi temiz bir kırıkla karşılayınca dünyanın en mutlu insanı oldum diyebilirim. Tabi 1,5 aya yakın yürüyemeyecek olması kendi ve bizim için üzücü oldu ama buna da şükür.

Ocak ayının sonlarına geldiğimiz şu günlerde yoğun iş temposu, yarım kalmış spor aktivitesi, griplerden bitmiş tükenmiş bir bünye ama en azından iradesine bağlı kalmış bir boğaz ve az biraz toparlanmış bir vücutla günlerimi noktalıyorum.

Sizlere, içinizde yogaya başlamak isteyen varsa, 3 link vererek yazımı sonlandırıyorum. Bu kadın inanın çok tatlı!  





12.01.2016

Pilates Yoga Deneyimlerim


 
Son 2 aydır düzenli olarak yoga-pilates yapıyorum. Ben de kendime inanamıyorum çünkü cidden yapıyorum. Zayıflama amacım yok aslında, zira bol bol yiyorum. Ancak yine de insanın vücudunda bir sıkılaşma esneklik oluyor. Hani görürüz 3 hafta önce bu hareketi yapamıyordum, 3 hafta sonra yapıyorum fotoğrafları vardır ya aynen öyle.  

 
 
Neler değişiyor?

Yoga ve pilates sayesinde, ki birebir hangisi sayesinde bilemiyorum çünkü ikisi birlikte gidiyor, kadınsal rahatsızlıkların %95 oranında azaldığını fark ettim. Bunu oranlamadım tabi ki öylesine attım ama bu benim yaşam standardımı oldukça yükseltti inanın. Her ayın belirli dönemlerinde sırf bunun stresi, ağrısı yüzünden yapamadığım, dışarıya çıkmaya üşendiğim oldu, çalışamadığım oldu. Hatta öncesinde yaşanılan moral bozukluğu bile şaşırtıcı bir şekilde azalıyor. Büyük ihtimalle bunu sağlayan spor yaparken endorfin salgılamamız ve kasları büyük ölçüde çalıştırıp rahatlamamız.  
 

Bir diğer güzelliği hiç kilo vermeyip üstüne kilo almama rağmen –bu tamamen benim kışları gelen aşırı yemeye olan düşkünlüğümden kaynaklanıyor- kıyafetlere tabi ki daha rahat giriyorum ve içinde daha güzel duruyorum. Ay vallahi çok gizel J
 

 
 
Uyku problemim pek yok aslında, sağlam uyurum ama spordan sonra tabi ki de daha rahat uyumak tartışılmaz bir gerçek. En azından uyku sırasındaki tedirginlik, hafif uykuya geçme sıklığı azalıyor. Sabah daha dinç kalkılıyor.
 

Ah sabah yogası!
 

Bir türlü beceremediğim olay işte bu! Sabah kalkıp kaslarımı gevşetmek ve güne zinde başlamak istiyorum ancak işe yetişmem için sabah 6:30 da kalkmam gerekiyor ve bunu bir türlü başaramıyorum. İşte bunu da başarabilirsem über süper olacak. İlerde inşallah beğendiğim, özendiğim, ağzımın suları aka aka izlediğim pozisyonları yapıp buraya da fotoğraflayacağım az daha bekleyin.