Hayatımızda
hepimizin geçinmek için yaptığı ve en iyi olduğu işler var. Kimimiz bankacı,
kimimiz doktor, eczacı, pazarlamacı, satın almacı, kimileri benim gibi mali
müşavir... Çoğumuz bunları geçinmek için kendi karakterimize ve yeteneklerimize
uygun olarak seçtik ve bu konuda ilerledik, çoğumuz da bu alanlarda “iyi”
olduk.
Mesleklerimiz
bize kısmen yetiyordur evet ancak hayat
bunlarla sınırlı değil. Nedense toplum dediğimiz ortamda bunların
dışında bir alana yöneldiğinizde gelen baskı hiç de yadsınacak boyutta değil ve
çoğumuz da başka alana yönlendiğimiz zaman büyük bir “cıs” mekanizmasıyla
karşılaşmak durumunda kalıyoruz. “Ne yapacaksın ki, ne olacak ki,
karşılaşacağın zorlukları düşündün mü? Bu yaşta mı?!” toplum dediğimiz uzak ve
yabancı sosyolojik varlık birden en yakın arkadaş çevremiz oluveriyor. Bunları
aranızda dönem farkı bulunan anne babanızdan ziyade arkadaş çevrenizden
duyuyorsunuz. İşte bu durumda bir kırılma meydana geliyor ve şimdi kendi
egonuzla zaten savaş verirken, onu güçsüz duruma düşürmüşken, arkadaşlarınızdan
gelen bu yorumlar bilinçaltındaki bu olumsuzlukları haklı çıkartıyor.
Ne yapmalı ki? tavsiyesi
Bu
durumda kendime bulduğum en önemli ve yegane çözüm “süreçten zevk alma” mottosu
oldu. Artık yogaya, pilatese bir spora, müzik aletine yeniden başlarken, daha
başında sorduğumuz “pek sonunda ne olacak” sorusunu kendimize sormuyoruz. Çünkü
başarmamız gereken onlarca aşamanın her biri kendimizi tanımamıza ve bir şeyler
öğrenmemize yardımcı olan bir zaman yolculuğu.
Hiçbir
aktiviteye başladığınız günle 10 gün ya da bir ay sonraki halimiz aynı olmaz.
Hem de az biraz azim etseniz, en fazla haftada 2 gün vakit ayırabilseniz bile!
Gitara başlarken farklı akorları çalabilir ya da akorlar arası geçişlerde
hızlanırsınız, mekik çekiyorsanız ilk gün 20 mekikten 40 50lere çıkarsınız,
streching yapıyorsanız esneme alanınız genişler. Bu hep böyledir. Sonuca gelene
kadar minik gelişmeler vardır ve minik gelişme dediğiniz şeyler 2-3 ayın
sonunda büyük gelişmeler olur. Özellikle sporda zayıflamayı ya da fitleşmeyi
değil de kendimizi bir tık daha ileriye götürmeyi hedeflersek, sürekli tartıya
çıkıp kilo kontrolü, kıyafet kontrolü yapıp kendimizi germezsek yine dediğim
gibi 1-2 aylık bir zamanın sonunda ne kadar değiştiğimizi fark edeceğiz hem de
“zayıflayamadım, hiç değişiklik yok, hala aynıyım, işe yaramıyor!” gibi büyük
bir stresi ve olumsuzluğu yaşamadan. Sadece kendimizi bir tık ileriye götürmeyi
hedefleyerek!
Süreçten
zevk almaya çalışırken, yaptığınız işe odaklanmanız ve en azından bir grupla
çalışmalara katılmanız da önemli tabi. İnsan sosyal bir varlık ve kendini bir
grubun parçası hissettiğinde daha da motive oluyor bu bir gerçek. Grupla
çalışırken o minik adımların değerini daha iyi anlıyor ve sonucun gerginliğini
daha az yaşıyoruz.
Hayat
bir süreç ve hobilerimizin, çabalarımızın, mesleki eğitimlerimizin sonucunun ne
olduğu aslında sandığımız kadar elzem değil. Çünkü aslında o sonuca giderken
değişiyoruz. Anlam o yolda. Sonuca vardığımızdaysa gelişim sonlanıyor yani
sanıldığı kadar eğlenceli olmuyor. Eğer süreç, hırsla, mutsuzlukla geçiyorsa
sonucun da anlamı olmuyor.
Unutmayın
ki bedeniniz siz onu geliştirin diye bekliyor, sonuca ulaştırın diye değil.
Ne
demiş Michelangelo “I am still learning” .
meslektaşmışız ne güzel:)
YanıtlaSilpeki peki :) ne güzel bir yazı olmuş ama bu :)
YanıtlaSil^^ her şey motivasyon için ki
Sil