28.11.2012

Agyness Tarzı

 Agyness Deyn çok tatlı bir hatun değil de nedir? Ben sapsarı saç ve kara kaş kombinasyonunu çok seviyorum Agyness’ın. Aslında maskülen tarzını da. Standart bir güzelin aynı kıyafetler içinde maymuna döneceği kıyafetleri gayet güzel taşıyor, bir de sevimli oluyor.

“Süpermodel olmasının etkisi olmasın eki eki” demeyin, her süpermodel böyle uç tarzları taşıyamayabilir. Bir kere o saçlar zaten çoğu insanda rezalet durur. Geçenlerde Miley’in bir fotoğrafını gördüm mesela, olmamıştı yani direk. Yüzün şekli biçimi de önemli. İşte o nedenle çeşitli fotoğraflarını sizinle paylaşmakta bir beis görmedim.






Yabancı bir blogta "Agyness bu çantanın içinde ne taşıyor? Allah bilir ne taşıyor" tarzı bir yorum yapılmıştı, çok güldüm, paylaşıyım dedim  : )

Bu çantasını sevdim ama...

Agyness aktör Giovanni Ribisi ile evlenmiş, Allah mesut bahtiyarrr etsin ne diyelim... 


26.11.2012

A Fine Day To Exit


Şarkılar artık insanı gençliğindeki gibi etkilemiyor, bu çok acı değil mi?
Yeni çıkan bir albümü kaç kere ardı ardına dinleyebiliyoruz artık?

Biraz da eskilerden...

Ben üniversiteye hazırlanırken arkadaşımdan aldığım o zamanların dinleme aracı kaseti bir şekilde kendime çekmiştim. Biz o zaman bilmiyoruz Anathema falan… O zaman grubun yeni çıkan albümü de konu başlığını taşıyan albüm. Meğersem grubu tam olarak yansıtmayan bir albümmüş, bilen bilir Anathema baya doom metal grubudur, ilk albümlerinde baya brutal takılan bu grup bu albümle iyice yumuşamış, bir alternatif olmuş meğerse. Tabi o zamanlar bilgim yok öyle dinliyorum.
Ama nasıl dinleme, herhalde bir 150-200 kere baştan sonra dinlemişimdir çevir çevir... Yani tavsiye ederim müzik dinleyip ders çalışabildiğim tek grup ve tek albüm olma özelliğini taşır kendileri. Hem iyi bir üniversite kazanıp hem de tüm şarkıları anlayıp dinlememi hesaba katarsak bu gerçekten iyi bir tavsiye.

Şimdi ben bu albümün hangi şarkısına iyi diyeyim ki, bence hepsi iyi.


Bir kere Pressure’la başlayan albüm, o I don't care where you go you won't get away from me diyişi, hüznü, ağırlığı…
Release’le hızlanması, o güzel sözler, hold on bebem peki tutundum. “Reality is dawning Escape, spirit is awakening” şimdi gençtik ya o zaman hoşumuza gidiyor, yok kaçıştır yok bir uyanıştır yok ruhtur, maneviyat… Ama ben en çok crying in the distance  diye haykıran bölümünü seviyorum. Sonra bağırıyor calling out your name ve sonrasındaki solo. Ya nasıl muhteşemsin sen.
Looking Outside Inside da sonradan hazırlanan, bağıran, haykıran bir şarkı.
Leave No Trace nasıl da böyle karışık başlayan, duygusal, narinsin sen. The moment is passing you by, hep öyle geçip gidiyor işte, umurunda değiliz evet. Bu da çok güzel bir şarkı ya, bak yine hüzünlendim.
Underworld giderek tempoyu arttırıyor. Haşin sözleri var, daha agresif, daha isyankar. Albümün naifliğe gidişatını çötank diye kesiyor.
Barriers, ben bu albümde hüzünlü şarkıları daha çok seviyor olabilirim. Mesela bu şarkı benim modumu direk değiştirebilir. Bir anda daha on yedi olabilirim, “life don’t belong here”
Panic, bu şarkıyı sevmiyor olabilirim. Aslında sadece giriş kısmı çok lök diye başlıyor, yoksa şarkının gidişatında bir problem yok bence. Sadece geçişte ruhsal bir şok yaşatıyor.
A Fine Day To Exit, albüme ismini veren parça işte bu! Albüme ismini veren parça olması çok riskli değil mi? Bunu genel olarak söylüyorum, koskoca albümün yükünü taşıyan bir parça. Hem albümün genelini yansıtmalı hem de gerçekten “iyi” olmalı. Bence bir şarkı için büyük bir yük bu. Her şarkı bu yükü taşıyamıyor keza bu şarkı da öyle.
Temporary Peace, ben bu şarkıya yorum yazamam ki, bu yani Allah çarpar, nasıl bir şarkıdır, nasıl bir hüzün barındırır? Süresine bakınca şarkıcık diyebileceğimiz eserin etkileyiciliği tokat gibi. Nasıl diyim Anathema klasiklerinden biri tabi ki değildir, hiç olamamıştır belki bilemiyorum ama benim göğsüme böyle biri bastırıp, göz yaşlarımı gözlerimden zorla söke söke alır bu şarkı. Beni taa 10-12 yıl öncesine götürür. Bununla biter böyle albüm. He bir de dalga sesleri ve he bir de sürpriz…

Genel olarak Anathema deyince akla gelen Parisienne Moonlight, Fragile Dreams, Angelica, Regret ilklerden Sleepless gibi çok bariz bir klasik barındırmayan bir albüm olsa da benim için her şarkısının yeri apayrıdır.  O nedenle sizinle paylaşmak istedim. Yolunuz bir gün tekrardan Anathema dinlemek isterse ya da büsbütün bilmeden Anathema’yı öğrenmek isterseniz alakasız ama iyi bir başlangıç olabilir.


İyi dinlemeler… 

25.11.2012

Gitar Parçalama Sanatı

Sabah sabah yorgun argın olup, şöyle güzel bir müzik dinleyeyim deyince fark ettim.
Neden artık gitarlarını sahnede döküp kıran, anfilere fırlatan asi rakçılar yok?
Sahi neredeler onlar?

Geçen yıl One Love’da Editors şöyle gitarını hafifçe yere bırakıvermişti. Atmak bile denemez yani hatta belki "bırakayazdı" gibi bir kalıp içinde bile kullanabiliriz... O kadar! Diğer tüm gruplar hiç böyle bir atraksiyona tenezzül dahi etmediler. Red Hot’a arkadaşımın düğünüyle çakışması nedeniyle gidemedim, sahi orada oldu mu öyle bir olay?

Sizden ricam yurdumda ya da yurtdışında böyle bir konser izlediyseniz söyleyin, hangi grupsa bir şekilde bilet temin edip en yakın konserine gideceğim.

İyi pazarlar : )


Bir gitar parçalama üstadı olarak Kurt ve Nirvana grubu

23.11.2012

Doğum Günü Çocuuu



2012 yılına ait doğum günüm oldukça renkli geçti, arkadaşlarım sağolsunlar :)
Öncelikle işyerinin terasında tuhaf fotoğraflar çektik, üstteki fotoğraf oldukça havalı olsa da aşağıdaki kısımlarda terasımızın sefilliğini görebilirsiniz :)


Dekor olarak yanda gördüğünüz sandalyeyi kullandık. Hiç estetik yokmuş bizde yahu :)


İlk kutlama Türk usulü çiğköfte ve baklavalı ile yapıldı. Gayet enfestiler açıkçası ne yalan söyliyim.

Yalandan şaşıran Gamze

Çiğköfte mumuna dilek dileyen insan



Sonrasında karaokeye gittik, ben mask live'ın karaokesini çok seviyorum. Arkada canlı çalıyorlar siz de gidip bir şarkıcı edasıyla söyleyebiliyorsunuz. Önce arkadaşımla sonra tek başıma söyledim :)


Tek başıma söylerken orkestranın hep pesten, hep erkek sesinden çalmasından şikayeçi oldum tabi haklı olarak. Benim gibi bir diva hemen harekete geçti, bir Bülent Ersoy edasıyla "şunu siiiden çalın çocuuummm" dedim. Tabi ya ben si den çalamıyorum kiler, orkestrada elemanların yer deiştirmesi söz konusu oldu böylece. 

Çok gıcıım, kaprisliyim, fettanım :)

Alttaki fotoğraftan söylebiliriz ki sahneye yakışmıyorum sanki, o ağız ne o ağız ayy yarabbimmmmm


En son arkadaşta bir daha mum üflemece :)


 En son eve geldiğimde canım annem de sürpriz hazırlamış, bununla da doğum günü hedelerim sona eriyor böylece. Kapının arkasında fısıldaşmalarından pek sürprizi kalmamış olsa da :)

 

19.11.2012

Yaşasın yemek yemek

Üzülünce yemeden-içmeden kesilen, zırt diye kilo veren insanlar var çevremizde. Genelde yiyip yiyip kilo almayanların da aslında tüm gün içinde sadece bir öğün sizin gibi yediğini, diğer öğünleriyse atladığını artık fark etmemiz lazım! Bir ülkeye gidip de uluslar arası fast food zincirlerinde yemek ise büyük kayıp… Ben oranın geleneksel yemeklerini hem de kenar köşe yerlerde yiyorum, gayet de güzel oluyor.

Bir ülkeyi tanımak o ülkenin marketini tanımaktan geçer.

Güya Andorra'da vergi yoktu. Ben bunları daha ilgi çekici buldum :)

Benim hayat felsefem bu : )


18.11.2012

Her Şey Yerli Yerinde

Yağmurlu, gri bir Pazar sabahına olumlamalarla başlamanın faydası olabilir. Hani “elimden gelenin en iyisini yapıyorum ve gerisini oluruna bırakıyorum”, “işime kolayca odaklanıyorum ve en iyi şekilde yapıyorum” gibi olumlu cümlelerden bahsediyorum.
Bir gün de böyle bir yerde uyansak :)

Herhalde üniversiteden beri bu tarz kitaplar okuyorum; ancak hiçbir zaman tam anlamıyla başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim, çünkü çoğu zaman tam anlamıyla hissedemiyorum ya da hayatın içindeyken uygulamayı başaramıyorum. Yine mucizevi kuantum “21 gün” uygulamasına başlamıştım ki, büyük bir bunalım beni ele geçirdi. Baktım yine eski ben olmuşum, oysaki dün tarihe baktığımda tam 8. Gününde hiç ummadığım gerçekten iyi bir haber almıştım.

Eğer siz de bu tarz kuantum, pozitif düşünce, çekim yasası her ne diyorsanız başlamayı istiyorsanız Loise L. Hay’den başlayabilirsiniz. Yalnız kendisi sadece haydi çok güzel cümleler kuralım değil, biraz geçmişe de gidiyor ve bu esnada ilkin normalden daha da depresif olabiliyorsunuz. Hep kullandığınız hissettiğiniz o gereksiz duyguları çöpe atmak kolay değil. Geçmişle yüzleşmek ise insanın hep geride tuttuğu geometrik olarak artan büyük bir çöplük… O kadar büyük bir çöp haznesiyle yüzleşmek hiç kolay olmuyor, ister psikoloğunuza anlatırken olsun ister kendi kendinize telkinler verirken.

Gün içinde insanlara ne kadar kötü kalıplar taktığımızı, işimize, evimize, trafiğe ne kadar olumsuz yorumlar yaptığımızın farkında bile değiliz çoğu zaman. Yardımı da olsa keşke… Bizi gerçek kişiliğimizden uzaklaştırıyor o kadar.

Şu anda Aykut Oğut’un bir kitabını okuyorum. Aykut Oğut’un “Evrenden Torpilim Var” kitabı biraz daha yüzeysel Louise Hay’e göre. Ancak yine de olumlu kalıplar ve düşünce yapımızı değiştirmek adına iyi bir başlangıç olabilir. Ben yine de önce ağır yaraları kapatmak taraftarıyım.
Şimdi onun kitabından kariyer ve aşkla ilgili ayrı olmulu cümle kalıplarını sizinle paylaşacağım. Ancak düşünceyi tam anlamıyla kavrayabilmeniz adına kitabı okumanızı öneririm. Benimki sadece ön bilgi…

İlişki İçin
“İstediğim gibi bir ilişkiye sahip değilim, büyün kadınlar/erkekler böyle zaten, bak falanca da benimle aynı fikirde” gibi cümleler yerine
“Eminim bir yerlerde benim istediğim gibi bir ilişki yaşayan insanlar var, o halde ben de istediğim gibi bir ilişki yaşayabilirim” demek.
İsteklerini “Şöyle olmasın, böyle olmasın” gibi cümlelerle ifade etmek yerine
“Birlikte çok keyifli vakit geçirelim ve istediğim zaman benim arkadaşlarımla hoş vakit geçirebilsin” tarzı cümlelerle ifade etmek…

Genel olarak
*son derece huzurlu bir ilişki içindeyim
*ilişkide özgürce kendim olabiliyorum
*birlikte saatlerce vakit geçirebiliyoruz. Ayrıyken de, birlikteyken de günlerim son derece keyifli geçiyor”

Para için
Para konusu az biraz daha komplike. Öncelikle yazarın görüşü çok borç içine girmemek, kredi kartlarına yüklenmemek mesela… Burada ona kesinlikle katlıyorum.
Para bize ne ifade ediyor?
İçimize sıkıntılar mı basıyor?
Sürekli borç içinde miyiz?
Kredi kartlarımızı nasıl kapatacağımızı bilmiyor muyuz?  
İşte bunlar para sıkıntısı çeken birinin düşünceleri

Bolluk içinde olan birinin düşünceleriyse
Para denince aklıma birikim geliyor
Borcum yok ay sonu gelince paramı rahat rahat biriktirebiliyorum
Kredi kartlarımı günü geldiğinde tamamen ödüyorum gibi düşünceler.

Evrene istediğimizi söylerken de “borç-parasız-en az-“ gibi ifadeler kullanmak yerine
“para biriktirebiliyorum”
“her gün beni rahat ettirecek kadar paraya sahibim”
“çalıştığım şirket her seferinde TAM VAKTİNDE ödeme yapıyor”
“yılsonu istediğimin ÜZERİNDE prim aldım” tarzı ifadeler kullanmamız gerekiyor.

Diyelim ki ayın ortasında paranız bitti ve istediğiniz bir yere gidemiyor musunuz? O zaman oraya bir şekilde borçlanarak gitmek ya da “bak şu yaşıma geldim buraya gidecek param hala yok” diye kendimizi yemek yerine az önce yukarıda bolluk içinde yaşayan birinin düşüncelerini hissedip, GÜLÜMSEYEBİLMEK.

Tam olarak düşünce yapısını özümseyebilmek için kitabın tamamını almanızı ya da güvenilir biriyle telkinler yapmanızı öneririm tabi ki. Yine de tüm bunlar başlangıç, kendimizi iyi hissetmek, motive olmanın başında gelir ve iyi motive olmuş hedefi belli bir insanın da mutlu olması kaçınılmazdır.


İyi pazarlar : )

17.11.2012

Onaylandıktan Sonra

Bloglarda "yorumunuz yazar tarafından onaylandıktan sonra görünecektir" uyarısına çok bozuluyorum. Sanki böyle kötü bir şey yazmışım ya da yazım beğenilmeyip, bu yüzden yorum yayınlanmayacakmış gibi hissediyorum. Bir de şey havası var, o kadar çok yorum geliyor ki bir okumam-tartmam lazım gibi. Ben kullanmıyorum o yüzden. Bunu da belirteyim dedim. Bana özgürce yazabilirseniz, kim okuyor ya da okutuyorsa :)

Ferreira As Madonna

Sky Ferreira gerçekten Madonna’nın 80’li yıllardaki haline oldukça benziyor. Ben ayrıyeten şarkılarını da seviyorum. 
Bu yılın başlarında V Magazine için verdiği pozları da oldukça beğenmiştim. Şimdi tesadüf eseri görünce onları sizlerle de paylaşayım dedim.
Hadi asi hafta sonları ; )











Bu da sahne arkasımsı...

16.11.2012

Bond... Episode Skyfall


Bir James Bond fanatiği olarak tabi ki Skyfall’u kaçırmak olmazdı. Hele İstanbul’da çekilme sansasyonu, Adele’in şarkısının jenerikte fon olmasının bu kadar gözümüze sokulması nedeniyle. Neyse tüm bunlar olmasa da gidilirdi zaten. Gelgelelim gayet spoiler içerikli yorumumaaa…


*İstanbul’u olduğu gibi göstermişler, gayet etnik olmuş bence diyecektim ta ki Shanghai görüntülerini görene kadar. Resmen İstanbul’u cehennem, Allah’ın Shangai’ını cennet göstermişsiniz abicim?! Hiç mi bizim de böyle cennet gibi yerlerimiz yok, mis gibi boğazın nesi vardı? Bond Allah’ın terkedilmiş adasında değil de Reina’da kız tavlayamaz mıydı? Daniel Craig kızı tavladıktan sonra “I've always wanted to have Christmas in Turkey.” gibi bir şeyler söyleyemez miydi? Burada Pierce Brosnan’ı rahmetle anıyorum…

  

*Silva, Javier Bardem’in bütün mükemmel oyunculuğuna rağmen yeterince kötü bir karakter olamamış, gerekli tedirginliği yansıtmıyor sanki. Oysa muhteşem ve ötesi olabilirdi. Bardem İhtiyarlara Yer Yok’tan beri en gözde nefret edilecek kötü karakter yeteneklisi benim nazarımda –haha süper cümleler- Hadi güzel, yalnız ülkeme kıydınız, bu adama neden kıydınız, hem daha yeni baba olmuş?

*Daniel Craig yaşlanmış : ( Bir Bond’u hedefi tutturamazken görmek ne kadar acı, olmamalıydı öyle bir şey : ( Barfiks çekemiyordu bir ara…

*Herkes Bond’un süper aletlerine takmış durumda. Yok patlayan kalemler mi bekliyormuşmuşuz; belki seviyoruz biz o kalemleri?! Bir de koskoca izleme aleti neydi öyle, bu mudur yani? 3 film öncesinde görünmez araba vardı yahu… ühühühü

*Yeni Q, Parfume filminde oynayan çocukmuş, film boyunca hiç fark etmedim. Sevdim ben onu.

*James Bond kadını yoktu bu filmde beklemeyin öyle bir şey. Bu filmdeki kadın M’di. Yani filmde yaşlılar hakimdi. Bond bile yaşlanmış demiştik.

 İşte Bond kızı M

*Ya İskoçya görüntüleri? Nefes kesiciydi.


*İlk sahnedeki tramvay kesildikten sonra vagona atlayan Bond’un kol düğmelerini düzeltmesi, hazırlanan martiniye mükemmel demesi, garajdan eski bir Aston Martin çıkarması çok süperdi. Ben sanırım eski Bond’u özledim :/
 
Filmi izlerken bir olmamışlık hissediyorsunuz bu da kesinlikle tüm üstte yazılanların dışında Silva’ya gerekli özenin gösterilmemiş olmasından kaynaklanıyor. Yoksa diğer tüm yenilikler filme ustaca serpilmiş; gerek yeni M. olsun, gerek Q olsun… Hiç sırıtmıyorlar. Ancak Silva’nın filmin can alıcı sahnelerinde, hem kötü olmak için yeterli olan süper sebebine, hem de zekasına hareket edecek şekilde davranmış olması hayalleri yıkıyor az biraz.

o cool kötü adam tipinden eser yok şimdi?

Ben yine de heyecanla yeni Bond’u bekliyorum... Bond efsanesinden geri kalmayın efenim...

14.11.2012

Boneden Kaçınmak

Yani yüzme evet güzel ama o bone olayı gerçekten çok korkunç. Tamam, bone de yüzme sporunda önemli bir keşif, o olmasa saçlar ağıza yüze geliyor 2 kulaçtan fazlasını atamıyorsunuz ama yakışanı da pek görmedim. 60-70’li yıllarda, vintage tarzı boneler de pek bir hoşmuş kullanışlı mı bilmiyorum ama çok güzel durdukları bir gerçek. Tabi modellerin yüzlerinde baya bir makyaj olması da buna bir etken. Bir an evvel gidip bunlar gibi boneler alıp havuzda modanın, güzelliğin öncüsü olacağım : )



Ohoho pek şekerler : )


Dediğim gibi baya bir maykajlı olmak da görüntüyü kurtarıyor ama tek bir kötü tarafı var havuza girmeyeceksiniz, yani amaçsız :/


Keira Knightley'e de yakışmamış mı?





Bununla her an babaanne görüntüsü yakalama riski var.


Çok tarz


Bir grup içinde olunca da komik görme riski


 Sanırım güzel olup, kırmızı ruj ve cool bir duruşla milenyum bonelerinin içinde de iyi gözükebiliriz. Tabi bu karenin Vogue çekimi olmasının da yadsınamaz bir etkisi var : )