Geçenlerde bir yoga etkinliğine
katıldım. Bazen aklımda kalmadığı için
sevgi üzerine konuştuklarımızın bir kısmı bloğumda olsun ve aklımdan hemen
onları yazayım ki, hafızamda yer etsiler istedim. Gel gör ki yazamadım, kısmet bu güneymiş.
Dünyamız çok hızlı dedik en başta. O
kadar hızlı hareket etmemiz gerekiyor ki bu dünyada... O kadar hızlı olmalıyız
ki bir saniye bile durup düşünemeyelim “ben ne yapıyorum” diye ve ne
istediğimiz sorgulamayalım ki sistemin bize uygun gördüğü işleri yapalım uygun
gördüğü yerlerde yemeklerimizi yiyelim, tatillerimizi bile orada yapalım.
Hoca
dedi ki “Sizin aslında hiç sıkılmamanız gerekir. Yani yarım saat boyunca bir
duvara bakıyor olsanız bile sıkılmamanız gerekir. Ancak sistem bunu istemez.
Haydi bir şeyler yapsana der. Bu da dışarı çıkıp para harcamanızla sonuçlanır.
Sistem sizin para harcamanızı ister çünkü.”
Ağzımdan ister istemez “Gerçekten mi?” sorusu çıktı. Gerçekten bizim bir
duvara bakıp yarım saat sürse bile sıkılmamamız normal miydi yani? Kendimi bunu
yaptığım zamanlarda boşuna mı sıkmışım, “bir şeyler yapmam lazım” diye. Hatta bazen tatillere gittiğimizde bir hafta
içinde sırf denize girmek bile canımızı sıkar.
Bir şeyler yapmalıyım güdüsü orda da vardır çünkü. Bunların da ne kadar
yanlış olduğundan bahsettik.
Bu aralar Osho okuyorum. Osho meditasyonu
çok farklı tanımlıyor, öyle ki meditasyon bile demiyor aslında. Konsantrasyon
meditasyon değildir diyor, tefekkür konsantrasyonun bir geniş
alanlısıdır, daha geniş alanlıdır belki ama bu da meditasyon değildir
diyor. Zihin o kadar akıcı ki onunla
ilgili bir disiplini bir kitap haline getirilmişken anlamak çok zor oluyor.
Daha başlarındayım, sonlarına doğru anlamayı başarabilirsem size de aktaracağım.
Bu günlerdeyse okuduklarımdan sonra tek
yapabildiğim biraz daha yavaşlamaya ve sakinleşmeye çalışmak ve olabildiğince
“an”da olmak. Bir şeyler beklememek ve bir şeyler olabilir mottosuyla ilişkiler
kurmamak. Anlatıldığı gibi kolay değil, ben de tam anlamıyla başaramıyorum
zaten. Ama bu kadarıyla bile şu dönemde inanın daha huzurluyum. Tavsiye ederim.
Süreçten zevk alma yazımı uygulamaya devam ediyorum yani.
Bu arada gittiğim yoga kursunda istediğim
ileri bir ders var ve bu dersi almadan önce urdhva dhanurasana ve handstandi
yapabilme özellikleri arıyorlarmış. Daha temel yoga derslerine adam gibi devam
edemeyen ben bu hareketlere taktım. Şimdilik urdhva dhanurasana pozunu kusursuz
yapabilmekle beraber handstand için sanırım 147 gün falan daha çalışmam lazım.
Konumuza yani sevgiye gelecek olursak,
karşılıksız sevgiyi de biraz açmamız gerekiyor tabi ki. Gerçi biz workshop
boyunca pek açamadık. Sonuçta kendimizi sevmekte karar kıldık da diyebiliriz. Sakince
kendimizi severek, sonra bir şeyler beklememeyi öğrenerek, insanları oldukları
gibi kabullenip sevmeye çalışarak daha huzurlu ve sevgi dolu bir alan yaratmak
mümkün.
Şu an etrafımızda yaşanan kötü durumdan
etkilenmemek, üzülmemek, tepkisiz kalıp sakin durabilmek pek mümkün değil.
Sabah radyoyu açtığınızda gündemden haberler duyup işe sinirli ve gergin
gitmemek için robotumsu bir yaratık olmanız lazım. Ancak olayların akışından
etkilenip, mantıksız düşünüp yine sistemin bizi istediği gibi yönlendirmesini
engellemek için bireysel çaba gerektiriyor. Bireysel çaba ki en zor olanı. Sakin,
yönlendirilmemiş bir zihin, içinde tutarlı ve özenle uğraşarak oluşturulmuş
olgun bir düşünce yapısı... Tüm topluma gerekli olan işte bu, zira kendini eğitememiş bir insan toplumu da
olumlu etkileyemez.
Herkese huzurlu haftalar diliyorum.
Herkese huzurlu haftalar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder