Bu aralar sınavlarım da
bittiğinden dolayı, daha fazla film, daha fazla kitap ilkemi gerçekleştirmeye
başladım. Her ne kadar insan ders çalışırken, “bitsin neler yapçam ben görün!”
psikolojisinde olsa da sınavın ilk bittiği günler pek bir şey yapılmıyor
açıkçası.
Bu hafta yeni bir kitaba başladım
ve artık bloğumun sol –size göre sağ- kenarında her hafta okuduğum kitap
duracak. Yani en azından size rezil olmamak adına bir ayda bir tanesini
bitiririm diye planlıyorum. Okuduğum kitap Jose Saramago’nun “Ölüm bir varmış
bir yokmuş” adlı kitabı. Ölümün bilinmeyen bir ülkede birden yok olmasıyla
meydana gelen değişimi sosyo ekonomik bir biçimde inceleyen bir roman. İlk
izlenim olarak diyorsunuz ki “iyi ki ölüm diye bir şey var.” Son izlenimimi
aktaramayacağım bir bitireyim ondan sonra.
Neyse bu yazının asıl konusu dün
izlediğim tuhaf enteresan rüyalar görmeme sebebiyet veren 2009 yılı yapımı “Mr. Nobody” filmi. Filmin konusu aslında pek çok teoriyi
içinde barındıran kompleks bir kurgu gibi. Hani butterfly effect desen de
uyuyor, sicim teorisi desen de. Paralel evren diyen de olmuş ama daha çok hayattaki
seçimlerimiz ve sonuçları konulu bir film desek daha doğru olur.
Filmimiz 2092 yılında geçiyor.
Dünyamız süpersonik uzay çağı gibi, ölümsüzlük bulunmuş, hüceler sürekli
kendini yeniliyor, dünya artık üzerinde yaşayan son ölümlü Mr. Nobody’nin
ölmünü bekliyor.
Film boyunca Mr. Nobody yani Nemo’nun 108, 9, 16 ve 34
yaşındaki hallerini karmaşık bir şekilde izliyoruz. Öncelikle 9 yaşında yaptığı
ya da yapmadığı seçimlerden dolayı hayatının ne şekilde değiştiğini, sonra 16
yaşından sonra yaptığı seçimlerin sonrasına etkilerini, daha sonra da 34
yaşından sonra yaptığı seçimlerin sonuçlarını görüyoruz. Bu kadar dallanan budaklanan
olasılıklar zinciri nedeniyle de film ilk yarısından sonra iyice komplikeleşmeye
ve kafa karıştırıcı bir hale bürünmeye başlıyor. Buradan sonrasını atlatırsanız
çok güzel bir sonla karşılaşırsınız diyemeyeceğim çünkü öyle bir son da yok,
dediğim gibi tamamen olasılıklar zinciri. Yani düşünün hayatınız boyunca
yaşamınızı kökten değiştirecek 5-6 tane fırsat çıkıyor bu 5 fırsatında önümüze
sunduğu her yaşam biçiminde 3 tane farklı fırsat çıksa, her 5 ayrı yaşamın
düzenindeki 3 ayrı yolun da yolları bir daha ayrılsa, çok değişkenli bir
fonksiyonla karşı karşıyayız demektir.
Eğer Tanrı-Allah-Kader zincirini
de tamamen saf dışı bırakırsak yaşam sadece bizim ellerimizde ve bizim
tercihlerimizle belirlenen bir form olup çıkıyor. Bu belirsizlik ve kendi
talihimizi kendimizin belirlemesi ve hayatımızın çok daha iyi olabileceği gibi
çok da kötü olabilme ihtimali insanı biraz mutsuzlaştırıyor aslında. Yani düşünün “hayırlısı”-“kader”-“her şeyin
bir nedeni var” diyoruz ya, hani düşünün ki yok. Yani rezalet bir hayatınız var
ve tek nedeni o işi kabul etmemeniz, o çocuğu/kızı reddetmeniz, yanlış bölüm
seçmeniz, ya da Brezilyadaki bir adamın o gün işten çıkarılması nedeniyle evde
oturup fazla kaynattığı yumurtanın dumanının Türkiye’de bir yerde yağmura neden
olması ve bu yağmur nedeniyle evde oturup hayatınızın aşkını o gün görememeniz
ve bir daha da göremeyecek olmanız… Ya böyle bir şey olamaz bence, olmamalı.
Ben Tanrı, evren, güç her ne varsa ondan istiyorum. Çünkü hayatımın iplerinin
benim elimde olması, beni çok korkutuyor gerçekten.
Sicim teorisine göre evrende 3
boyut değil (ki aslında zamanla beraber 3+1, 4 boyut olduğunu varsayabiliriz) 6
yeni boyut daha vardır, fakat bu boyutları standart anlamdaki mekân ve zaman
boyutları değil, bunlara bağlı alt boyutlar gibidir (wiki sağolsun). Zaman ve
ekstra zaman sadece ileriye doğru akmayan bir zaman… İleriye doğru akmayan çok
yönlü bir zaman boyutunda gerçekten kendimiz olabilir miyiz? Gerçekten
hatalardan ders alıp, kalıcı bir yaşam var edebilir miyiz? Peki birden farklı
zamanda var olan gerçekten tek bir benlik mi olur? Farklı şeyler yaşayarak aynı
insan olunabilir mi?
Bilimdeki çoğu araştırma varacağı yerler saptanmadan sadece bulunmak için, öğrenmek için, keşfetmek için yapılıyor bence. İnsanoğlunun pek çok duygusu gibi törpülenemeyecek bir duygudur merak duygusu ve insan bir kez öğrendi mi geri dönmek istemez. Çünkü insan bazen sadece bilmek ister.
Filmi gece izleyip yattığımdan olsa gerek tuhaf rüyalarıma filme bolca çalan bu şarkı baya bir fon oluşturmuş olacak sabah kalktığımda gözlerimi açar açmaz bam bam bam bam bam diye bu şarkıyı söylemeye başladım. Kalıcı bir hasar söz konusu olabilir. Şarkıyı paylaşıyorum.
Ps: Jared senin gözlerin nasıl bir mavi öyle?
Şarkıya gerçekten de bayıldım...
YanıtlaSilBack to the futureda da çalıyormuş, haberimiz yok!
SilMadem sınavlar bitti kendimizi film ve kitaba vereceğiz biraz hakkını verelim :) Fransız bir Komedi ve Drama filmi. Filmi tarif edemiyorum ama izledikten sonra ortak bir duygu da illa ki buluşuruz. "Intouchables" http://www.imdb.com/title/tt1675434/
YanıtlaSilSevgiler...
izleyip yorumumu yazacağım derhal, ama izlemem gereken o kadar çok şey birikti ki bi sürü bi sürü :/
SilBence İzlenecekler Listesinde ilk 3 sıraya almalısın.
Silişteeee kaybolmaaaa gelmene sevindiiiim.
YanıtlaSil:)
görüşürüüüz.
:)
here i ammmm
Silsaramago haaaa büyük adaaam.
YanıtlaSil:)
mr.nobody izlemedim yaw ama izleyim.
:)
İddaa oynayacaktım, bir arama yaptım artık neyi aradıysam bu sayfaya denk geldim. Bahsettiğin "Mr. Nobody" filminin konusu ilgimi çekti. 20'li ve 30'lu yaşlarını ; hayatın direttiği standart yaşamı yaşamak ile hayallerinin peşinden gitmek arasında bir türlü karar veremeyerek harcayan biri olarak beni ilgilendiren bir film galiba. İzleyeceğim. Sağol .
YanıtlaSil