Yalnız benim bir
arkadaşım var, sadece tek bir kız arkadaşım, fark ettim ki onunla konuşurken muhabbetimiz
tam kız muhabbeti
olmuyor, kaldı
ki erkek muhabbeti de olmuyor. Tam olarak ifade etmek gerekirse “iki gay eğilimli erkeğin sanat üzerine
entelektüel yorumları” olarak
tanımlayabiliriz bu konuşmaları. Neden öyle oluyor
anlamıyorum. Oysaki
gayet normal kızlarız, ya da öyleyiz sanıyorum ama böyle ikimiz
birleşince içimizdeki
tuhaflıklar kesişip, bir sinerji
yaratıp, bu gay adamları ortaya çıkartıyor. Erkek olsam da gay olurdum yani
bence. Ne alakaysa.
Burada şarkı girsin
Geçenlerde ilk defa
bana bir kötülüğü dokunmadığı
halde bir arkadaşımla görüşmeyi kestim. Neden öyle yaptığımın net bir
cevabı da yok. Oysaki hayatımda bana bir şey katmayan başka bir sürü arkadaşım var, benim de onlara bir şey katmadığım başka bir sürü arkadaşım
var, böyle bir çıkarma söz konusu
olmuyor. Sadece sıkıldım, bir de
birini hayatınızdan çıkarmanın inanılmaz bir egosu
oluyor ya, nasıl
diyeyim kendi dünyanızın başrolünde olduğunuzu fark
ediyorsunuz. Bir “bu
benim dünyam”, bir “Gloria
Gaynor” hissi. Halbuki Gloria Gaynor i will survive ı söylüyordu değil mi? Zaten şarkının
Türkçesi de “o benim dünyam”. Neyse konu bu da değil, Ajda Pekkan özgüveninden bahsediyorum
ben burada.
Neden çıkardığıma değinmeyeceğim. Sadece şunu fark ettim ki çevrenizde
herkesin tuhaf gözüyle baktığı ve kimsenin nedensizce dışladığı bir takım insanlar var
ya, işte o insanlara “neden böyle yapıyorlar anlamıyorum” demeyin.
Demeyin, çünkü onların özel sezici güçleri var sizin yok, nedeni bu kadar
basit. Çünkü tuhaflığın da sınırları vardır, tuhaflık bile kendi
içinde tuhaf tutarlılıkları barındırır. İşte o insanlarda bu tutarlılık olmuyor sanırım. Benim
nedenimse daha apayrı.
Erkeklerle daha iyi
anlaşan kızlar, benim kızdan çok erkek arkadaşım oluyor genelde diyen kızlar
var ya, kendimi bir bu şekilde genelletemiyorum ya ona yanıyorum. Kişiliğine
göre arkadaş seçiyorum ben çok da iyi oluyor. Kız cinsinden de erkek cinsinden
de iyi tipler çıkabiliyor tek bir cinse odaklanıp şansınızı kaçırmayın derim
ben.
Bunun dışında geçenlerde
aynı kafede bu sefer yalnız başıma oturmazken yanımızdaki masaya iki kadın
oturuverdi. Menüyü baya bir inceledikten sonra sipariş verdiler. Siparişlerinin
gelmesinden hemen sonra kadınlardan biri kalktı “şu arkadaşımı bir
karşılayayım, geleceğim” dedi. O kadar da bakıp edip kumpir almışlardı, kadın
kumpirini öyle hiçbir lokma almadan bıraktı, gitti. Diğer
kadınsa onu bir beş dakika bekledi, sonra on dakika sigara içilen bölümde
sigara içti. Sonra yerine geldi oturdu beklemeye devam etti falan. O kumpir
hala orda durdu öylece. Sonra kadının beklediği arkadaşı gelmedi, kadın da
kalkıp gitti. Kumpir orda hala o kadar hazırlanmışlığıyla birinin gelip onu
yemesini bekledi durdu. Ben yalnız bırakılan kadını değil de yemeği düşündüm
sadece. Tüm terk edilenlerin bir sembolüydü bence o an, hazırlanmış, süslenmiş,
ne varsa üzerine giymiş ve yenilmeyi beklemişti. Yazık oldu kumpire.
Kumpir benzetmesinin sanırım bir de devamı olmalı.
YanıtlaSilYa kumpir hazırlanmış kişi haricinde birisi tarafından yenildi veya hazırlanıldığı kişinin umutları çöpe gitti.
Bence ikisi de hazin son...
hazin son tabi ya, bir terk edilmişlik varsa orada hazin son da vardır. Kumpirin devamı yok, kumpir çöping oldu. Pesimistim.
Sil"Erkek olsam da gay olurdum" demen bana Cemal Süreya'yı hatırlattı; "Gelecek sefer dünyaya kadın olarak gelirsem, eşcinsel olurum." :))
YanıtlaSilKişiliğine göre arkadaş seçmek bence de en doğrusu. Öyle olmasaydı çevremde sadece erkekler olur ve "erkek muhabbeti" dönerdi ki bir süreden sonra bu muhabbetler bizleri bile sıkıyor, emin olabilirsin :D
Kumpire gelince, gerçekten kumpire yazık olmuş :/
sanırım cemal de ben de cinsiyetimizden memnunuz. Kadın olmayı seviyorum.
Sil