3.10.2012

Ayın Yenileri, albüm kritikleri

Son zamanlarda, bir beş yıl falan olabilir bu, müzikle ilgili profesyonel dinleyicilik yetimi kaybettim. Oysaki eskiden böyle miydim ben?! Neler oldu bana, iş hayatı insanı mahvediyor.
Peki bu aralar neler dinledik yeni neler çıkmış çıkan albümler nasılmış buna bakalım. Sanki öğrenemezmişsiniz gibi ben yazdım neler dinledim bu hafta yeni diye. Tabi kendi zevkim doğrultusunda…
Muse’un The 2nd Law albümü çıkmış mesela. Ben Muse’u oldum olası enerjik bulurum ve bana gaz verir açıkçası. Bu nedenle ne olursa olsun beğeneceğimden emin dinledim albümü. İlk klibi çekilen şarkı Madness’ı dinlediğimde zaten yanılmayacağımı anladım. Albüm Supremacy ile oldukça hareketli şekilde başlıyor, 2. Parça Madness biraz yavaşlatıyor bizi. Panic Station için Another Bites The Dutes benzeri denmiş ama ben “When its came to sacrifice imagination” daki melodiyi “And hope that this is just imagination" deyip akabinde Thriller diye bağıracakmış gibi dinliyorum sürekli aklım ona gidip duruyor. Şarkılar üzerinde uzun durmayacağım, albümün biraz da sosyal yönü var bunu albüm trailerı olup dupstep izleri taşıyan “Unsustainable”da görüyoruz, bir de “öküzüz bildiğin” temalı Animals şarkısı bu manada yapılmış.


Ancak Muse bence politik olayım derken işin melodik yönünü atlamıyor ben en çok da bunu seviyorum. Yine de Follow Me şarkısındaki gibi bana güven, ben seni koruyacağım, sana zarar veremeyecekler tarzı cümleler bana çok old fashioned geliyor, sevemiyorum. Albümün bence zayıf parçası bu bence.

Benim albümde en sevdiğim albüm trailerı Unsustainable ı da bir dinleyelim.



Calexico’yu bilen eden var mı bu benim albümlerini ilk dinleyişim. Algiers albümünden “Para” şarkısını dinleyerek başladım. Böyle duygusal, melankolik, iç karartıcı ne güzel helehöy derken baktım grup gayet latin tarzı şarkılar da yapmakta. Aaa ne alaka di mi, varmış demek böyle gruplar da. Epicle duygusal bir açılış yapıyor, Splitter ile hızlanıyor. Albüme adını veren Algiers’e kadar gayet normal bir İngiliz indie grubu gibi aslında. O nedenle ben Puerto, No te Vayas tarzı şarkılarını daha çok sevdim ve bir adedini dinlemek üzere paylaşıyorum.



The XX “Coexist” bu hafta dinlediğim son yabancı yeni albüm. Millet bu gruba ölüp bitiyor bense biraz enerjisiz buluyorum. Yani hani Massive Attack’ın enerjisinin elektrik süpürgesiyle çekilmiş hali gibi. Bu tarz grupları açıyorum işte dinliyorum mesela, işe dalıyorum ve şarkı geçişlerini fark edemiyorum. Sanki hepsi aynı şarkı gibi… Ancak 3-4 dinleyişten sonra şarkılar arasındaki farkı ya evet şu daha iyi diyebiliyorsunuz. Kötü bir müzik dinleyicisi miyim acaba?

Ben albümde en çok paylaşacağım şarkı dışında Chained, Try ve epey karanlık bulduğum Missing’i sevdim. Paylaşacağım şarkı albümün çıkışından önce yayınlanan Sunset parçası. Sözleri de hoş, “i always thought it was sad the way we act like strangers after all that we had we act like we had never met” diyor mesela… Gerçek hayatta oluyor böyle şeyler ya ben üzülüyorum, keşke olmasa…

2 yorum:

  1. Mimlendin :))

    http://zihninarkasokaklari.blogspot.com/2012/10/sarklarn-dili-olsa-mimi.html

    YanıtlaSil
  2. Gamzeciğim sitemde ödülün var, alır mısın?

    YanıtlaSil